
Batman: The Doom That Came To Gotham
Herkese merhaba ! Bugün sizlerle Batman: The Doom That Came To Gotham‘ı bol spoilerlı ele alacağız. Gotham’a Gelen Kıyamet olarak internette animasyon film versiyonuna da erişebilirsiniz. Ben öncelikle çizgi romanını okudum ve ardından animasyon filmine şans vermek istedim. Animasyon filmi 2023 yılında yayınlanmış bir saat 30 dakika civarında sürüyor. Çizgi romanı ve animasyonun çizimleri tatmin edici seviyede. Yalnız iş konusuna gelince pek aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Tarihler 1928 yılını gösterdiğinde Bruce mürettebatıyla beraber Antartika’ya gidiyorlar. Mürettebatı ise tanıdık simalardan oluşuyor; Grayson, Tawde, Kai Li Cain ve Alfred kendisine eşlik ediyor. Antarktika’ya vardıklarında Oswald Chesterfield Cobblepot‘un bir doktor olduğunu ve ekibiyle beraber Antarktika’ya geldiklerini ve kaybolduklarını öğreniyoruz. İlerleyen sayfa ve sahnelerde, Bruce ve ekibi Oswald’ın sehir günlüğünü buluyor. Ve hikayemiz doğaüstü olaylara everiliyor. Kafayı yemiş bir mürettebatı ( gözlerini oymuş ) yanlarında alarak yıllar sonra Gotham’a geri dönüyorlar.
Hikayemize Oliver Quenn katılıyor. Oliver’ın kendini alkole vermiş ve kendini suçlayan bir yapısını görüyoruz. Bu arada Gotham‘da seçim yaklaşıyor ve Harvey’in belediye başkan adayı olduğunu görüyoruz. Buraları hızlı geçiyorum çünkü o kadar fazla karaktere boğmuşlar ki acayip sıkıcı bir hal alıyor Batman: The Doom The Came To Gotham. Sonra hikayemize Robert Kirkland giriyor. Daha doğrusu çalışmaları ve bir kitap. Bu kitabın peşine düşen Talia Al Ghul‘u görüyoruz. Talia bu hikayede Batman ile aşık değil. Hayatlarında ilk defa karşılaşıyorlar gibi görüyoruz. Talia’nın amacı babası Ra’s Al Ghul’un planlarını yerine getirmek. Dünya dışı varlığı tekrar diriltip, dünyaya getirmeyi amaçlıyor.
Hikayemizde Oliver Quenn ile Bruce’un uzun süre farklı limanlara beraber gittiklerini ve Bruce’un evsiz çocukları yanına aldığını öğreniyoruz. Bu çocuklardan Grayson ve Tawde kısa sürede ölüyor. Bir ara hikayeye Poison Ivy giriyor. Oliver ile kapıştıklarını görüyoruz. Ardından bu iki karakterde senaryodan çıkıyor.
Günün sonuna doğru Arkham’da yatan Barbara Gordon, Bruce ile görüşmek istiyor. Barbara medyum olmuş ve Arkham’da konakladığını öğreniyoruz. Medyumluğu sayesinde Bruce bir ruh ile görüşüyor. Ve bu ruhunda Bruce’un babası olduğunu öğreniyoruz. Günün sonunda asıl hikayenin; Amerika keşfedilirken; Thomas Wayne, Oliver’ın babası, Robert Kirkland ve Oswald’ın beraber olduklarını öğreniyoruz. Zamanında ileride Gotham olarak anılacak bu yerde, soğuk kış şartlarında yoklukla mücadele ederken Oswald’ın bir tapınak bulmasıyla işler değişiyor. Bu tapınakta en başta bahsettiğim kitap ile bir ayin yapıyorlar. Ve ölümsüzlüğe adım atıyorlar. Günün sonunda bu gücü veren ruh onlardan karşılığını almak için yola koyuluyor. Oliver’ın babası kafayı yiyor, Thomas Wayne ve eşi Martha Wayne’in ölümünde aktif rol oynuyor. Oswald kendisini Antartika’ya gizemleri çözmeye adıyor aynı şekilde Robert’te kafayı yediği sanılıyor. Oliver babasının yaptıkları için kendisini suçlu buluyor. Bir çok kez; Babanın günahları oğlunun üzerinde kalır sözüyle karşılaşıyoruz.
Batman: The Doom That Came To Gotham o kadar karışık ve saçma ki izlerken de okurken de sıkıldım. Hatta çizgi romanını okuduktan sonra, animasyonunu bilerek izledim. Belki çizgi romanında istenilen anlatılamamıştır diye umdum. İkisinden birini tercih edecekseniz, kesinlikle animasyon filmini tercih edin. Çizgi romanından daha başarılı olduğunu söyleyebilirim. Fakat günün sonunda oldukça vasat bir çizgi roman ve animasyon. En sonunda Batman‘in ölerek bir yarasa olarak hayatına devam ettiğini görüyoruz. IMDb tarafından 6.1 oy almış, bana kalırsa bu oyu hiç hak etmiyor. Bol spoilerlı sitemkar yazımdan sonra hala bu yapımı izlemeyi veya okumayı istiyorsanız sizi takdir ediyorum. Lütfen karşıt görüşünüz varsa yorumlarda belirtin çünkü Batman: The Doom That Came To Gotham‘a ben mi çok olumsuz bakıyorum merak ediyorum.

